Boşanma Davasında Gizli Ses Kaydı Delil olur mu?

ALDATMAYA DAYALI BOŞANMA DAVALARINDA GİZLİ SES VE GÖRÜNTÜ KAYDI DELİL OLARAK KULLANILABİR Mİ?

Boşanma davalarında aldatıldığını öğrenen eşin, boşanma davasında aldatılma vakasını ispatlayabilmek adına ses ve görüntü kaydı yapıp yapamayacağı ve en önemlisi de aldatan eşin bilgisi olmaksızın yapılan bu gizli ses ve görüntü kayıtlarının mahkemede geçerli ve yasal bir delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı her zaman merak konusu olmuştur.

Eşler arasında aldatma olarak tabir edilen eylem Türk Medeni Kanunu'nun 161. Maddesinde “Zina” başlığı altında düzenlenmiş olup buna göre;

Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Denilerek, zina yani aldatma eylemine dayanarak boşanma davası açılabilmenin yasal şartları belirtilmiştir.

Eşinin kendisini aldattığını öğrenen eş, aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde boşanma davasını açmalıdır. Bunun tek istisnası aldatan eşin aynı kişiyle eşini aldatmaya hale devam etmesidir. Aldatmaya dayalı dava açma hakkı aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren 5. yılın sonunda ve affetme halinde her halükarda ortadan kalkar.

Aldatıldığını öğrenen eşin TMK 161. Maddede belirtilen şartlar dahilinde eşine karşı aldatmaya dayalı boşanma davası açmaya karar vermesi üzerine burada ortaya çıkan ikinci mesele aldatmanın mahkeme önünde inandırıcı ve yasal olarak geçerli deliller ile ispatlanabilmesidir.

Aldatmanın ispatında aldatılan eşin başvurduğu yollardan bir de aldatan eşin aldatma eyleminin veya eşini aldattığına dair beyanlarının onun bilgisi ve rızası olmaksızın ses veya görüntülü kayda alınmasıdır.

Kayda alma işlemi tarafların müşterek konutuna yerleştirilmiş bir ses veya görüntü kaydedicisi ile yapılabileceği gibi bugün kullandığımız akıllı telefonların kayıt edici cihazları ile de mümkündür.

Bu şekilde elde edilen ve aldatan eşin açıkça aldatmayı ikrar ettiği ses ve görüntü kayıtları veya bizzat aldatmanın ses ve görüntü kayıtları mahkemede delil olarak kullanılabilir mi?

Burada hukuki olarak tartışılan asıl konu, aldatan eşin bilgisi ve rızası olmaksızın ses ve görüntü kaydının alınmasının, bu kayıtlarda aldatmayı ikrar ediyor olsa bile bu durum aldatan eşin “özel hayatına yapılan haksız müdahalemidir ve sırf bu nedenle de elde dilen delil hukuka aykırı olarak elde dilmiş geçersiz bir delil midir?

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 26.11.2014 TARİH VE 2013/4-1183 E. VE 2014/960 K. SAYILI KARARINDA

“Usulsüz Olarak Elde Edilen Bir Delil Somut Olayın Özelliğine Göre Değerlendirilebilirse de Usulsüz Olarak Yaratılan Bir Delilin Hiçbir Şekilde Delil Olarak Kabulünün Olanaklı Olmadığı”

Belirtilmektedir. Bu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı'nın devamında da;

“Bir delilin mahkemece kabul edilebilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı görüş, gerekse de Hukuk Genel Kurulu kararlarında ortaya konulan ölçüt; o delilin usulsüz olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesidir. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir”

“Diğer taraftan Özel Daire bozma ilamında belirtilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararında; katılanın, sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt etmek suretiyle elde ettiği kayıtların, 5237 sayılı TCY'nın özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar kapsamında kabulü olanaklı değildir. Zira, katılanın kastı, bir başkasının özel hayatına müdahale olmayıp, kendisine karşı işlendiğini düşündüğü suçla ilgili olarak kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engellemek ve yetkili makamlara sunmak amacına yöneliktir.”

Denilerek bizim konumuzdaki aldatılan eşin, sırf aldatılma vakasını ispatlayabilmek için aldatan eşin ses ve görüntü kayıtlarını onun rızası hilafına ve bilgisi dışında alması ile elde edilmiş delillerin hukuka uygun olup olmadığı ve delil olarak mahkemece de değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceği konusu netleştirilmiştir.

Burada önemli olan aldatılan eşin, aldatan eşinin ses ve görüntü kayıtlarını sırf aldatma vakasını ispatlayabilmek ve mahkemeye delil olarak sunabilmek için almış olmasıdır.

Özel hayatın gizliliğine aykırı davranmamak nasıl bir hukuki yükümlülük ise, eşlerin evlilik birliği içerisinde birbirlerine sadık kalması da aynı oranda hukuki bir yükümlülüktür. Aldatan eşin, hukuki bir yükümlülük olan sadakan yükümlülüğüne aykırı davranmış olması kendi içinde hukuka aykırı bir eylem olduğundan, sırf bu hukuka aykırı eylemi ortaya çıkartmak için aldatan eşin gizli ses ve görüntü kayıtlarının onun bilgisi dışında kayda alınması hukuka aykırı bir eylem olmaktan çıkmaktadır. Zira evlilik birliği içindeki sadakat yükümlülüğü söz konusu olduğunda asıl olan ailenin özel hayatının gizliliği ve dokunulmazlığıdır ve ailenin özel hayatına aykırı davranan aldatan eşin, sırf aldatmayı ispat etmek için alınmış ses ve görüntü kayıtları için benim özel hayatımın gizliliğine girilerek bu deliller elde edilmiştir ve bu yüzden de değerlendirmeye alınamaz diyemeyecektir.

Antalya boşanma davalarında sayı olarak Türkiye sıralamasında en üstlerde yer alan bir şehirdir ve şehrin turizm şehri olması, yaz mevsiminin çok uzun sürmesi gibi nedenlerle aldatma vakalarının ve doğal olarak da aldatmaya dayalı boşanma davalarının çok sık yaşandığı bir yerdir. Antalya boşanma avukatı olarak sık sık bu tür davalarda müvekkillerin yasal haklarının korunması için boşanma davalarında görev almaktayız ve bu boşanma davaları içinde de aldatma vakasını ispatlamak için aldatan eşin ses veya görüntü kayıtlarını kullanmaktayız.