Boşanma Davalarında Çocukların Velayeti Sorunu Ve Çözüm Yöntemleri

Boşanma davalarında eşler arasında yaşanan ve boşanma sürecinin normalinden daha sancılı bir şekilde sürmesine ve sonuçlanmasına sebep olan unsurlardan biri de boşanan çiftlerin müşterek çocuklarının velayetlerinin kimde kalacağı konusudur.

Gerek Türkiye'de boşanma davalarında gerek Antalya'da boşanma davalarında boşanmak isteyen eşlerin çoğunlukla boşanmak istediği eşinden intikam almak, onu üzmek veya onu cezalandırmak maksadıyla müşterek çocuğu göstermeme ve nihayetinde müşterek çocuğun velayetini alarak diğer eşin çocuğu görmesini zorlaştırmak ve mümkünse engellemek gayretleri görülmektedir.

Müşterek çocuğun eşler arasında intikam almak veya birinin diğerini cezalandırması maksatlı kullanılmasının eğitim, psikolojik ve sosyolojik boyutunu bir yana bırakırsak ve olayı sadece aile hukuku meselesi olarak alırsak, bu mesele oldukça ciddi sorunlar ve sonuçlar doğurmaktadır.

Müşterek çocukların velayetlerinin anneye verilmesi Türk Aile Hukuku'nun genel uygulamasıdır. Her ne kadar çocukların velayetlerinin anneye verilmesi genel uygulama ise de tabiî ki bunun istisnalarının olduğu durumlar da vardır.

Örneğin, velayeti tartışma konusu olan çocuğun kendisini ifade edebilecek yaşta olması ve mahkeme pedagogu ile yapılan görüşmede çocuğun babası ile kalmak istediğini açık dille belirtmesi ve çocuğun bu isteğinin reddini gerektirecek önemli gerekçelerin olmaması durumlarında çocuğun velayetinin babaya bırakılması mümkündür.

Türkiye'nin de tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. Maddesinde
“Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar” demekte olup bu kural çocuğun velayetinin belirlenmesinde önemli bir kuraldır.

Bundan başka, boşanma davası tarafı olan annenin genel ahlak kurallarını ağır düzeyde ihlal eden bir yaşam tarzının bulunması ve bunu değiştirmek gibi bir niyet veya durumunun bulunmaması halinde yine mahkeme babanın talebi üzerine velayetin babaya verilmesini kararlaştırabilir.

Annenin içinde bulunduğu koşulların çocuğun eğitimini, psikolojik ve fiziksel gelişimini olumsuz etkileyecek düzeyde kötü olması, babanın ise çocuğun ihtiyaçlarını karşılama konusunda çok daha uygun şartlara sahip olması ve çocuğun yaşı itibariyle anneye olan bağımlılık ve ihtiyacının azalmış olması durumlarında da çocuğun menfaatlerinin korunması için velayetin babaya verilmesi mümkündür.

Son olarak annenin, müşterek çocuğun velayetini istememesi durumunda mahkeme çocuğun velayetinin babaya verilmesini kararlaştırabilir.

Müşterek çocuğun velayetinin ebeveynlerden kime verileceğinin belirlenmesi hususunda karar mekanizmasında yer alan kişiler aile mahkemesi pedagogu ile mahkeme hakimidir.

Mahkeme hakimi çocuğun velayetinin kime verileceğinin belirlenmesi, ebeveynlerin koşularının tespiti ve her birinin maddi, manevi ve psikolojik olarak çocuğun velayetini almaya uygunluğunun belirlenmesi ve değerlendirilmesi konusunda rapor hazırlanmasını ister. Aile Mahkemesi pedagogunun vereceği rapor kesin sonuçlar doğurmamakla beraber uzman raporu olması nedeniyle mahkeme hâkiminin bu rapordaki sonuçtan farklı bir karar vermesi hukuken mümkün olmakla beraber çok rastlanan bir durum değildir.
Boşanma davalarında müşterek çocuğun velayetinin belirlenmesi prosedüründe duygusal davranmadan ve çocuğu boşanma davasının merkezine koymadan velayet sorunun kurallara uygun bir şekilde belirlenmesi her iki tarafın olduğu gibi çocuğun da menfaatine olandır.

Antalya boşanma avukatı olarak velayet konusunun mahkemede tartışmalar içerisinde çözümlenmesi yerine, dava dışı ve yerleşik uygulama ve kurallara uygun olarak belirlenmesi gayreti içerisindeyiz. Bir boşanma avukatı olarak çocukların velayeti konusunun müvekkilin anne ya da baba olmasına bakılmaksızın objektif kriterler içerisinde değerlendirilmesinin ve müvekkile bu doğrultuda bilgi verilmesinin sonuç itibariyle boşanma davasında velayetin belirlenmesi tartışmasının daha az sancılı bir şekilde çözülmesine katkı sağlayacağına inanmaktayız.